1300 Euro veren rahatlıyor… “Şifacılar” plasebo etkisi ile nasıl kandırıyor

Gülnihal Özdener

Saati 450 Euro’dan başlayan seanslar, iki saat olduğunda indirimle birlikte 850 Euro. Tam gün, yani 6 iş saati ise daha hesaplı: 1300 Euro. Yapılan tedavinin içeriği ne mi? Tam olarak bilinmiyor. Ama enerji aktarımı kesin! Aura temizleme, çakra açma, enerji dengeleme, geçmiş yaşamı şifalandırma, soy sop sıralama… hepsi pakete dahildir herhalde diye düşünüyor insan. Bu kadar yatırım yapan vatandaş, medet umuyor. “Parayı verdim, bak cidden bir ferahlık var üzerimde,” diye bir plasebo etkisi mi yaşıyorlar, yoksa gerçekten fayda mı görüyorlar? Bu kısmı meçhul. Peki bu “uzmanlar”ın yetkisi nereden geliyor?

ÇOĞUNLUĞU TIBBİ EĞİTİME SAHİP DEĞİL

Çeşitli sosyoekonomik köklere sahip bu “şifacılar” farklı alıcı kitlelerine hitap ediyor. Toplumun maddi açıdan rahat kesimiyle haşır neşir olanların büyük kısmı yoga, meditasyon, reiki, biyoenerji, vb. alanları da kapsayan bir sertifika koleksiyonuna sahip. Bu sertifikalar “dünyada ilk ve tek”, “Türkiye’de emsalsiz”, “başka kimse yapamadı” gibi ifadelerle izleyici veya dinleyicilere tanıtılıyor. Amaç merak uyandırmak ve “danışan” sayısını artırmak. Bu şifacılar herhangi bir resmî denetimden geçmiyorlar, zira ülkemizde şifacıları denetleyen bir kontrol mekanizması yok. Ayrıca “tedavi edilen” kişilerin yaşadığı süreci test edebilecek bir sistem de mevcut değil. Bir bakışta insanların aurasının pasını, kapalı çakralarını, tıkalı enerji kanallarını tek tek sıralayan bu “uzmanlar”ın çoğunun herhangi bir tıp diploması, hatta sağlık alanında bir lisans veya lisansüstü eğitimi yok.

Yine benzer kategorideki bazı yoga eğitmenleri “kendi terapistin ol” sloganıyla eğitimler açıyor. Bunlar her ne kadar insancıl görünse de katılımcıların zihinsel sağlıklarını koruyan bir denetim ağı yok. Gerçek bir psikolojik danışmanlığa ihtiyaç duyan nice insan, grup katılımıyla gerçekleşen bu eğitimlerde her türlü riske açık bir şekilde bazı süreçlerden geçiyor. Kimileri tek bir duygusal “sıyrık” almadan bu eğitimleri tamamlarken, kimileri de grup içerisindeki diğer katılımcıların hatta grubu yöneten “uzman”ın duygusal, fiziksel, hatta cinsel istismarları karşısında savunmasız kalıyor. Histeri krizleri, sara nöbetleri, sanrılar ve diğer istemsiz fizyolojik tepkiler de cabası. Bunların ise spiritüel açıklaması hazır: “Geçmişini arındırıyorsun, karmik borçlarını ödüyorsun, ata ruhların özgürleşiyor.”

SPİRİTÜEL BORÇLARIN DAYANILMAZ YÜKÜ

Hinduizm ve Buddhizm’e göre karma, bir kişinin eylemlerinin yarattığı güçtür ve bu güç, kişinin bir sonraki hayatının nasıl olacağını belirler. Karma inancı doğrudan reenkarnasyonla alakalıdır. Ölümden sonra yeniden bedenlenen “atman” (ruh, öz, can, manevi cevher), bir önceki hayatta biriken karmik kalıntılardan sorumludur ve bunların etkisi altındadır. Yani eğer ki inanç sisteminizde reenkarnasyon yok ise karma sizi ilgilendirmez. Bu coğrafyada karma ile benzerlik taşıyabilecek ve “borç” hanesine yazılabilecek kavram, belki en iyi ihtimalle “kul hakkı” olabilir.

Her bir eğitimde binlerce lira, euro, dolar aktaran bu insancıkların temizlenemeyen karmaları, rahata eremeyen ata ruhları ne olacak? Bu nasıl bir karmik borç da hesaplar bir türlü kapanmıyor? Herhangi bir yoga dersinde fiziksel incinme yaşayan insanlara “bu senin karmanla alakalı” demek, güpegündüz manipülasyondur. Herhangi bir sportif faaliyet sırasında yaşanan fiziksel incinmeler kişinin karmik borcunu değil, dersi veren eğitmenin veya dersi uygulayan kişinin bilgi eksikliği ya da hatasını gösterir. Yoga, doğası gereği hem Buddhizm hem de Hindu inançlarıyla bağlantılıdır. Dolayısıyla bu ikisine atıfta bulunmak yanlış değil. Ancak maalesef insanların bilgi ve maneviyat arayışı, bu tür kavramların çarpıtılmış tanımlarıyla sömürülüyor ve buna engel olan kimse yok.

YAŞAM KOÇLUĞU PARADOKSU

Kısa yoldan para kazanma kaygısıyla yola çıkan yüzlerce insan, sosyal medyanın etki alanının genişlemesiyle birlikte binlerce takipçiye tavsiyelerde bulunuyor. Gerçi bu paylaşımlara tavsiye demek biraz işi hafife almak olur; çünkü bunları “tüm yolların açılması için garantili yöntem” olarak sunuyorlar. Kaybolan eşyayı bulmak, kısmet açmak, büyü bozmak, nazar uçurmak için verilen “tavsiyeler” ile, “aldım-verdim-iptal”, “8 enerjisini aktive etmek” gibi ne olduğu anlaşılmayan, safsata niteliğindeki sözlerle insanların zihnini bulandıran nicelerinin herhangi bir eğitimi veya mesleği yok. Herhangi bir meslekte tutunamayıp yaşam koçu olmak kendi içinde bir paradoks yaratıyor. Kendi yaşamının genel hatları “doğruluğu kanıtlanamayan yöntemleri para karşılığı satmak” çizgisinde seyreden biri, kime neyin koçluğunu yapabilir? Bu insanlar nasıl şifa sunabilir?

Güya zihinsel blokajları açtıklarını iddia edenler, psikoloji ya da psikiyatri eğitimi almamışken nasıl güvenli bir terapi ortamı sağlayabilirler? “Bunlar kadim şifa yöntemleri” mazeretinin arkasına sığınmak da ciddi bir bilgi eksikliğini gösteriyor; zira kadim yöntemlerin uygulandığı dönemlerde insanlar bireysel hayatlar sürdürmüyordu, bireyin şifalanması ve toplumun şifalanması birbiriyle bağlantılıydı. Hatta çizgisel bir zaman anlayışı içerisinde olmazdı bu şifalanma; ata ruhlarıyla iletişim kurabilen şamanlara düşerdi bu işler. Şimdi kendini hiç yoktan şaman ilan eden eski beyaz yakalılar, seansı birkaç bin liraya şifa çemberi yaptırıyorlar. Biraz Orta Asya, biraz Güney Amerika şamanizminden alıp, azıcık yoganın mantrasından ve meditasyonundan koyup içine bir tutam da sûfîlik serpiştiriyor. Çoğunu da Batılı beyazlardan öğrendikleri için muazzam bir kafa karışıklığı içerisinde bizim kitlelere bu çorbayı içiriyor. Afiyet olsun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir